“Şifaya Vesile Olmak İstedim”
Melek, bize kendinden bahseder misin?
Ben Melek Poyrazer Ataş, 31 yaşındayım. 13 Temmuz 1993 yılında, Fransa’nın kuzeyinde küçük bir şehir olan Beauvais kentinde doğdum ve büyüdüm. Aslen Kırıkkaleliyiz. Dedem Mehmet Poyrazer, o dönemlerde iş göçü vesilesiyle Avrupa’ya gelenler gibi, daha iyi hayat şartlarına sahip olabilmek için “biraz para kazanıp geri dönmek” amacıyla Fransa’ya çalışmaya gelmiş.
Beauvais şehrinde hâlâ aktif olan Massey Ferguson traktör fabrikasında çalışmaya başlamış. Bu arada Kırıkkale’de Keskin ilçesinin Armutlu köyünde traktörlerimiz Massey Ferguson’dan. Dedem köyündeki traktörler için bayağı öncülük etmiş. Dolayısıyla dedemin göçüyle birlikte bizim de Fransa’daki hikâyemiz başlamış.
“BAŞARIMIZDA BABAMIN PAYI BÜYÜK”
Dedem ilk etapta kendisi gelmiş, çalışıp bir çevre edinmiş. Ardından 70’li yıllarda aile birleşimiyle birlikte babaannemi, babam Ferdi Poyrazer’i ve amcamı da yanına almış. Babam, Fransa’ya geldiğinde 13, amcam ise yaklaşık 8 yaşlarında imiş. Yaşlarının küçük olmasından dolayı hemen okula başlamışlar ve Fransızca öğrenmişler. Babam ortaokulu bitirdikten sonra demir döküm fabrikasında çalışmaya başlamış. Babam ikinci nesil olduğu için bir takım zorluklarla mücadele etmiş.
Fakat üçüncü nesil olan bizlere, yani çocuklarına, hep imkânların olduğunu, kendimizi geliştirmemiz gerektiğini öğütledi. Hepimizi çok destekledi. Bizim başarımızda babamın çok büyük payı var.
“ÇOCUKLUĞUM CAMİDE GEÇTİ”
Beauvais şehrinde geçen çocukluğumu çok güzel hatırlıyorum. Şehirde sadece bir tane Türk camisi vardı. Babam, cami mekânının satın alınmasından itibaren tüm süreçlere eşlik etmiş biri. Bu yüzden bizler de camide büyüdük, çocukluğumuz camide geçti. Bu da bizim aidiyetimizi pekiştiren bir unsur oldu.
İslam Toplumu Millî Görüş (IGMG) çatısı altında faaliyet gösteren camide, bir dönem imamlık yapan Ragıp Güzel hocaefendiyi de burada anmak isterim. Allah kendisinden razı olsun. Çok güzel hizmetlerde bulundu.
Melek, eğitim hayatın nasıl geçti?
18 yaşına kadar okul hayatımda hiçbir olumsuzluk yaşamadım. Okul, kendimi ve yeteneklerimi kanıtlayabileceğim bir alandı. Çok çalışıyordum. Okuldan gelir gelmez ödevlerimi yapardım. Okul benim için bir sahaydı, performansı değerli görüyordum. Ortaokul göçmenlerin çoğunlukta olduğu bir okuldu. Kendi aramızdaydık. Lise döneminde öğretmenim babamı aramış, “Kızınız başarabilir” demiş. Böylece öğretmenim beni, anne-babası doktor, avukat olan çocukların da eğitim gördüğü bir sınıfa aldı.
“ÖZGÜVENİM SARSILDI AMA YIKILMADI”
İlk etapta çok zorlandım. Çünkü Fransızcam yeterli değildi. Etrafımızda hep Türk aileleri vardı, televizyon Türk televizyonu, dinlediklerimiz Türkçe, derken kendimi yetersiz hissetmiştim. O dönem çok kritik bir dönem oldu. Fransız kanalları izlemeye başladım. Anlamadığım kelimelere sözlükten bakıp, kendimi ilerlettim. Kur’an’ın Fransızca mealini okumaya başladım. Ve böylece Fransızcam düzeldikçe, Türkçemin de iyileştiğini anladım. Özgüvenim sarsıldı ama yıkılmadı. Konfor alanımdan çıkmam gerekti. İyi ki de öyle olmuş. O dönem sonraki eğitim hayatım için en büyük yatırımı yaptığım yıl oldu.
Psikolog olma yolunda nasıl ilerledin? Anlatır mısın?
Psikolog olmak deyim yerindeyse bir sürecin sonucudur. Ben 12 yaşındayken babam ciddi bir iş kazası geçirdi. 40 gün boyunca komada kaldı. Babamın kaza yaptığı gün Paris’te bir hastanede beyin cerrahlarının konferansı varmış. Oradaki en önde gelen doktorlardan biri de Türk bir doktormuş. Babam kazanın ardından gece helikopterle o hastaneye götürülüyor ve Türk doktor babamın beyin ameliyatını yapıyor. Allah’ın bize imtihan içerisinde verdiği bir kolaylıktı bu. Çünkü annem pek Fransızca bilmez, dedem, babaannem hiç konuşamazlar. Bu sürecin Türk bir doktor tarafından takip ediliyor olması bizim işimizi biraz kolaylaştırmıştı. O çaresizlik içerisinde doktorları birer kurtarıcı olarak görmüştüm. Ben de insanları kurtarmak istedim. Fakat asıl kararımı 20 yaşında verdim. Psikoloji bölümüne girmek uzun ve meşakkatli bir yol idi. Bu yolda kurtarıcı değil, şifaya vesile olmak istediğimi anladım.
Mesleğine ilgi duyan gençlere ne söylemek istersin?
Gençlere bu mesleği tavsiye ederim. Fakat idealize etmeden, gerçeklikten bağlarını koparmadan tavsiye ederim. Bu mesleğin ne kadar güzel olduğunu biliyoruz, ama aynı zamanda yorucu, yıpratıcı olabiliyor. Duygusal olarak sağlamlıklarından sorumlular. Kendini keşfetmiş, kendisiyle barışık, kendi acılarıyla yüzleşmiş, deyim yerindeyse kendi terapisini yapmış biri, ehil bir psikolog olabilir. Toplumun inanmış insanlara ihtiyacı var. Müslüman ve kimliğine sahip çıkan, yaşadığı ülkeye kendini ait hisseden genç Müslümanlara ihtiyaç var.
Neden özellikle “yaşadığı ülkeye ait hisseden genç Müslümanlara ihtiyaç” duyuluyor?
Biz, Fransa’da Türk Psikologlar Derneğini kurduk. Bunu yapmamızın nedeni burada yaşayan insanlara, buradaki sorunlara vakıf olan, onları en iyi tanıyan insanların hizmet vermesi, yardımcı olması idi. Maalesef eğitim görmeden danışmanlık yapanlar var, ben konuşabiliyorum, insan sarrafıyım diyenler var. Böyle psikolog olunmuyor. Bu gibi kişiler yüzünden mesleğimiz tehlike altında diyebilirim.
Kendini iyi bilen, iyi yetiştirmiş, duygusal olgunluğa sahip kişilere çok ihtiyaç var. Bizim mesleğimizde önemli olan insanlara ayna olmak, ayna tutmak. Bunu da en iyi karşısında oturan insanın hangi şartlarda yaşadığını bilen, en azından empati kurabilen biri yapabilir.
Genç okurlarımıza son olarak ne söylemek istersin?
Sosyal medyada yansıtılan hayatlardan ziyade kendi hayatlarına odaklansınlar. Gerçek dünyalarına yani. Nasıl bir hayat yaşamak istiyorlarsa ona niyet etsinler. Niyet etmek, bir cümleyi olumlu bir şekilde söylemek, beyinde o cümleyi yaşamak ile aynı etkileşimi sağlıyor. Dile getirmekle yaşamak arasında beyin için fark yok. Engel hissetmiyor. En büyük engel kendine inanmamak.
“KURMAK İSTEDİKLERİ HAYAT İÇİN NİYET ETSİNLER”
Başarıya giden yolda zihnimizdeki engeller en çetin engeller oluyor. Mücadele dünyada önemli, mücadelemizi verirken, Allah’ın içimizdeki potansiyeli çıkaracağını, bunu hedeflediğini bilmemiz lazım. Neden beni zorluyor? Demek ki, benden daha fazlasını bekliyor. Kurmak istedikleri hayat için niyet etsinler. Allah, bizim bu yoldaki gayretimize bakıyor.
Şunu unutmamak lazım, başarıya giden yolda edilen bütün duaları yaşadığımızda da Allah ile olan ilişkimiz farklı bir boyuta geçiyor. O benim Yaradanım, en yakın arkadaşım.
“Şifaya Vesile Olmak İstedim” yazısı ilk önce CAMİA HABER üzerinde ortaya çıktı.
Kaynak: CamiaHaber.Com Read More
Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER
CANLI SKOR