Kartal: 9. Yargı Paketi’nde kayda değer tek şey “Etki Ajanlığı” yasasının paketten çıkarılmasıdır

Kartal: 9. Yargı Paketi'nde kayda değer tek şey "Etki Ajanlığı" yasasının paketten çıkarılmasıdır

    

1982 yılından bu yana uygulanan darbe anayasası, dönemin hükümetleri tarafından birçok defa yapılan değişikliklere rağmen bir türlü istenilen seviyeye getirilemedi.

Uzun süredir sivil, adil, yeni bir anayasa için toplumun birçok kesiminden ciddi talepler olmasına ve konu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere birçok siyasi parti tarafından da gündem edildi ancak yeni bir anayasa için gerekli adımlar henüz atılamadı.

8 Kasım 2024 tarihinde yasalaşan 9. Yargı Paketi ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan MAZLUMDER Genel Başkanı Avukat Kaya Kartal, söz konusu paketin beklentileri karşılamadığını, yalnızca daha önce pakette yer alan ancak gündeme geldiğinde bu yana ciddi tepkilere neden olan “Etki Ajanlığı” başlıklı yasa tasarısının paketten çıkarılmasının olumlu olduğunu, delik deşik olan 1982 Darbe Anayasasının sivil bir anayasa ile değiştirilmesinin elzem olduğunu dile getirdi.

“Hakaret suçlarının tutuklama ile cezalandırılması çok ağır”

Kartal, “9. Yargı Paketi ile birlikte klasik torba kanun mantığı ile 30’a yakın madde ile 17 farklı kanunda değişiklik içeren bir düzenleme yapıldı. Buradaki düzenlemelerin birçoğu teknik düzenlemeler. Anayasa Mahkemesi’nin geçmişte bazı kanunlarla ilgili verdiği ihlal kararları vardı. Bunlarla ilgili Anayasa Mahkemesi kararları doğrultusunda uyum niteliğinde diyebileceğimiz düzenlemeler yapıldı. Yine olumlu olarak değerlendirilebilecek hakaret suçlarının sesli araçlarla işlenmesi halinde ön ödeme kapsamına alınması gibi kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilebiliyor. Ancak bunun yetersiz olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü hakaret suçları başlığında temel sıkıntılardan ve tutuklanma ile sonuçlanan ana suçlar Atatürk’ün maneviyatına ve Cumhurbaşkanına yapılan hakaret suçlarıdır. Bunlarla ilgili bir düzenleme yapılmamış olmasını olumsuz olarak değerlendiriyorum. Çünkü esas mağduriyet diyebileceğimiz ve aslında hakaret olmadığı halde eleştiri mahiyetindeki bazı açıklamaların veya sosyal medyadaki paylaşımların tutuklanma ile sonuçlandığı dosyalar çoğunlukla bu tür dosyalar oluyor. Bunların artık bir ceza olarak tanımlanmak yerine dünyadaki gidişata da uygun olacak şekilde en uç noktada bir tazminata konu edilebilecek niteliğe büründürülmesi gerekiyor. Çünkü bir söylem üzerinden bir kişinin tutuklanması çok ağır bir yaptırım oluyor.” dedi.

“Etki Ajanlığı yasa tasarısının geri çekilmesi olumlu bir adım”

Meclisten geçerek yasalaşan 9. Yargı Paketi’nde arabuluculuk, aile, vergi, idare hukuku ile ilgili çok ayrıntılı düzenlemelerin yer aldığını belirten Kartal, “Hepsine değinmeye gerek yok ama kanun teklif sürecinde kamuoyunda ‘etki ajanlığı’ yasası olarak bilinen ve bizim de çok sert bir şekilde eleştirdiğimiz bir teklif vardı. Bu düzenlemenin geri çekilmesi olumlu ama bu nihai bir geri çekilme mi yoksa farklı formatta geri getirilecek mi onu bilmiyoruz. Orada oldukça soyut, devletin anlık politikalarına göre değişebilecek bir suç ihdas ediliyordu. Başka bir devlet lehine Türkiye’deki hükümet politikalarını eleştirmek bile bir tür ajanlık faaliyeti olarak değerlendirilip cezalandırılmaya çalışılıyordu. Halbuki bugün uluslararası siyaset, ilişkiler söz konusu olduğunda, örneğin Suriye’den Doğu Türkistan meselesine kadar Türkiye’de farklı farklı yaklaşımlar var. Hatta devletin resmi stratejisi de bu konuda çok değişken.” diye konuştu.

Kartal, “Bir taraftan Çin ile çok olumlu ilişkiler gündeme geliyor, BRICS Zirvesi’ne katılıp üye olmaya çalışılıyor, diğer taraftan Doğu Türkistan’da soykırıma uğratıldığını söylediğimiz bir halk var. Türkiye’nin resmi tezi bu konuda çok netleşmiş değil ama Doğu Türkistan lehine de bir tavır var. Burada Türkiye’nin Doğu Türkistan ile ilgili tavrı ne? Doğu Perinçek’in resmi tezi mi esas alınarak mı bir politika izlenecek yoksa söylemlerimiz mi esas alınarak bir politika izlenecek? Bu bir tartışma konusu. Günün sonunda ifade özgürlüğü çerçevesinde insanlar bu alanda düşüncelerini dile getiriyorlar. Bunun bir ceza yargılaması konusu haline getirilmesi demek tüm tartışmaların önünü kesmeye dönük ve iyi niyetle hak bildiği, doğru bildiği şeyi ifade etmek isteyen insanların gözünü korkutmaktan öte bir şey olmayacak. Bu yönüyle olumsuz bir düzenlemeydi ve bunun geri çekilmesi olumlu. Tabi yarın tekrar gündeme gelebilir mi bilmiyoruz. Bununla ilgili bir belirsizlik söz konusu.

“Cezasızlık algısının oluşmasındaki temel problem infaz sisteminin bozulmasıdır”

İşlenen suçların cezasız kaldığı gibi bir algı oluştuğunu kaydeden Kartal, “Bugün sokakta işlenen adi bir suç söz konusu olduğunda herkes infaz ile ilgili konuşmaya başlıyor. Halbuki ceza kanununa baktığımızda aslından suçların cezalarının oldukça ağır olduğunu görüyoruz. Adam öldürmenin cezası ağırlaştırılmış müebbet, zaten bundan daha öte bir ceza yok. Ancak infaz hukukunun özellikle 2016 yılından beri 2-3 yılda bir gelen örtülü aflarla bir tür yamalı bohçaya dönmesi sebebiyle ciddi bir tutarsızlık oluşmuş durumda. Suç tipine, suçun işlendiği zamana göre değişen çok karmaşık hesaplamalar gündeme geliyor. Öyle bir hal aldı ki, uyuşturucu ticaretinden bile 8-9 yıl ceza alan mahpuslar, bir ay kapalı cezaevinde kaldıktan sonra salıverildi. Bu tür örnekler, doğal olarak ‘hangi suçu işlersek işleyelim karşılığı yok’ gibi bir algı oluşturdu. Özellikle hırsızlık, uyuşturucu, adam yaralama gibi toplumda aslında ciddi ifsat sebebi olan suç tipleri yönünden ciddi bir boşluk oluşturdu. Bu tüm infaz hukuku, ceza hukuku dengesini bozmuş oldu. Bu tür tartışalar olunca herkes hemen ‘cezalar yetersiz, cezaları arttıralım’ diyerek yanlış yöne yöneliyor. Halbuki temel problem infaz sisteminin bozulmasıdır. Bu düzeltilmedikçe de bir çözüm olabileceği kanaatinde değilim.” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin dayandığı ideoloji başta olmak üzere sıfırdan bir anayasa ihdas edilmeli”

Yaşanan tüm tartışmaların temelde yine anayasaya değindiğini söyleyen Kartal, yeni bir anayasa ihtiyacına dair son olarak şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye’de tüm sistem günün sonunda 1982 Anayasasına dayanıyor. Anayasası darbeciler tarafından darbe şartlarında, darbe psikolojisi ve darbecilerin ideolojisiyle yazılan bir ülkede hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın bir şekilde karşınıza birtakım sorunlar çıkıyor. 2-3 yıllık rahatlamadan sonra yine sorunlar büyümeye başlıyor. Cezaevlerindeki problemimiz de bu. 2-3 yılda bir boşaltılmaya çalışılıyor. Örneğin 100 bin kişi boşaltılıyor 6 ay sonra tekrar kapasite aşılmış olunuyor. Bu da köklü bir çözüm uygulanması gerektiğini gösteriyor. Özellikle Türkiye’nin dayandığı ideoloji başta olmak üzere sıfırdan bir anayasa ihdas edilmeli. Aksi halde mevcut anayasa üzerinden yapılacak herhangi bir düzeltme ve değişiklik çabası bir şey kazandırmayacak. Çünkü zaten 1982 Anayasasına bugüne kadar yüzlerce kez dokunuldu. O da delik deşik edilmiş bir anayasa ama ideolojisi, değiştirilemez yasaları ile dimdik ayakta duruyor. Bir kere buna dair bir tartışma yürütülmesi ve sağlıklı bir tartışma neticesinde hakikaten toplumun tüm alanlarında huzur sağlayacak bir metne geçilmesi gerekir. Mevcut konjonktürde kısa vadede bunun mümkün olmadığını düşünüyorum ama neticede bu bir ihtiyaç. Umuyoruz ki böyle bir çaba içerisine girilecektir.” 
 

Kaynak: Guneydoguguncel.Com ​Read More

Diyar21Haber

 

Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER

CANLI SKOR