Erdoğan : Zengezur Koridoru Türkiye için hem stratejik hem de hayati konudur. Burası açılacak
Erdoğan : Zengezur Koridoru Türkiye için hem stratejik hem de hayati konudur. Burası açılacak
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurda dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Zengezur Koridoru’nun Türkiye’nin Azerbaycan ile doğrudan bağlantısını sağlayacağını söyleyen Erdoğan, “Kara ve demiryolu hatları ile Nahçıvan ve Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ile doğrudan bağlantı kurmamız ilişkilerimizi daha güçlü hale getirecek. Bu nedenle bir an önce bu koridorun açılması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.Türkiye ve Azerbaycan için çok önemli bu koridorun hayata geçmesi stratejik bir konudur ve muhakkak tamamlanmalıdır.” dedi. Hocalı Katliamı ile ilgili konuşan Erdoğan “Hocalı katliamının şu anda Ermenistan bedelini ödüyor ve ödeyecek. Çünkü 1 milyon Azeri Hocalı’dan ve diğer şehirlerden adeta hicret etti. Nereye? Azerbaycan’a. Şimdi ondan 10 yıllar sonra Azerbaycan bu katliamın hesabını sordu. Çok çok farklı bir şekilde sordu ve topraklarını geri aldı. Malum, Amerika, Rusya, Fransa, Minsk Üçlüsü denilen bu ülkeler, yıllarca Azerbaycan’ın bu hakkını tanımadılar” ifadelerini kullandı.
Geçen yıl Azerbaycan’dan dönüşümüzde Zengezur Koridoru konusunun ilerlemesinde Ermenistan’dan daha çok İran’ın sorun çıkardığını söylemiştiniz. Azerbaycan’ın Karabağ’daki terörle mücadele operasyonlarından sonra Zengezur Koridoru’nda nasıl bir süreç bekleniyor?
Kara ve demiryolu hatları ile Nahçıvan ve Azerbaycan’ın diğer bölgeleri ile doğrudan bağlantı kurmamız ilişkilerimizi daha güçlü hale getirecek. Bu güçlü bağ sayesinde birçok konuda yürüyerek aldığımız mesafenin katbekat fazlasını önümüzdeki süreçte koşarak alacağız. Bu nedenle bir an önce bu koridorun açılması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Türkiye ve Azerbaycan için çok önemli bu koridorun hayata geçmesi stratejik bir konudur ve muhakkak tamamlanmalıdır. Bu koridor açıldığında Bakü’den çıkan bir araç ya da tren doğrudan Kars’a gelebilecek. Türkiye-Azerbaycan kardeşliği çok daha güçlenecek. İran’dan da bu konuda olumlu sinyaller gelmesi sevindirici.
Hocalı, Karabağ işgalinin sembol şehirlerinden biri. 1992 yılında burada yaşanan katliam hala hafızalarda, acısı yüreklerde. Hocalı Katliamı’na tanık olup sonrasında binlerce Azerbaycanlı gibi topraklarından koparılmak zorunda bırakılan kız çocuğunun görüntüsü vardı kayıtlara yansıyan. Sembol görüntülerden biriydi. ‘Ermeniler bizi kovdu’ diye anlatıyordu. O zaman 9 yaşında olan bu kızı TRT Haber olarak 31 yıl sonra bulduk. Bize hem o dönemde yaşananları hem de Hocalı özlemini ifade etti. Bizim için de çok anlamlı özel bir haber oldu. Hocalı’da artık Azerbaycan bayrağı dalgalanıyor. Hocalı’yı özlemle bekleyenler için tekrar evlerine dönme yolu açıldı. Bu gelişmenin sizde oluşturduğu hissiyatı paylaşmanız mümkün mü efendim?
En az o yavrumuz kadar biz de o süreci yaşadık. O katliamın açtığı yaralar var. Tabii o katliamı yaşayanlar için de bizler için de Hocalı Katliamı unutulmaz. Hocalı katliamının şu anda Ermenistan bedelini ödüyor ve ödeyecek. Çünkü 1 milyon Azeri Hocalı’dan ve diğer şehirlerden adeta hicret etti. Nereye? Azerbaycan’a. Şimdi ondan 10 yıllar sonra Azerbaycan bu katliamın hesabını sordu. Çok çok farklı bir şekilde sordu ve topraklarını geri aldı. Malum, Amerika, Rusya, Fransa, Minsk Üçlüsü denilen bu ülkeler, yıllarca Azerbaycan’ın bu hakkını tanımadılar. Sonunda Azerbaycan kendi göbeğini kendi kesti ve işi bitirdi. Şimdi Hocalı’da artık kim var? Hocalı’nın gerçek sahipleri… Tüm şehitlere Allah’tan rahmet diliyoruz. Azerbaycan ordusu Hocalı’ya kaos, kan ve ölüm değil, huzur ve barış getirmek için girdi. Yıllar önce oraya Ermeni çetelerin girdiği gibi girmedi. İnsanları katletmek için girmedi. Hocalı’ya hak ettiği barışı ve huzuru sağlamak için girdi. Kendi öz toprağına ardındaki zaferlerin müjdesiyle girdi. Artık Hocalı için de Karabağ için de Azerbaycan egemenliği altında kalıcı barış ve huzurun vakti gelmiştir. Ermenistan’a düşen de bu huzurun tesisi ve muhafazası için barışın yanında durmaktır.
Karabağ meselesinin hallolmasıyla aynı zamanda Kafkaslarda yeni bir iş birliği ikliminin de temelleri atılacak. Birleşmiş Milletler’deki son konuşmanızda KKTC’nin tanınması çağrısını yinelemiştiniz. Bu oluşan iklimde KKTC’nin Türk devletleri ile daha fazla bütünleşmesi yolunda yeni adımlar atılır mı, bu noktada bir beklenti olmalı mı?
Önümüzdeki süreçte Türk Devletleri Teşkilatı’nın toplantısı var. Azerbaycan da bu toplantıya KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey’in de davet edilmesini çok istiyor. 3 Kasım’da Kazakistan’da toplantı yapılacak ve bu toplantıda inşallah gözlemci üye olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni de göreceğiz. Bu konuda sağ olsun Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de ciddi bir kararlılığı var. O da KKTC bayrağının oralarda dalgalanmasını istediğini ortaya koyuyor. Bizler de KKTC ile alakalı atılan bu adımda beraberce el ele omuz omuza kararlılığımızı göstermeye inşallah devam edeceğiz. KKTC’nin tanınması Kıbrıs adasında kalıcı barış ve huzurun sağlanmasını isteyen tüm ülkeler için en doğru seçenektir. Adanın gerçekleri ortadadır ve KKTC Kıbrıs’ın en somut gerçeğidir. Yıllarca oradaki Türk varlığını görmezden gelmeye çalışanların denemediği yol kalmadı. Fakat giriştikleri her adım temelsiz olduğu için onlar açısından hüsranla sonuçlandı. Bizler KKTC ile birlikte çözüm için tüm yolları denedik. Federasyon formülü dahil tüm formüllere samimiyetle yaklaştık. Fakat bundan böyle Kıbrıs’ta iki devletli çözüm dışında seçeneğin kalmadığı açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Kimse bizden KKTC’nin haklarını görmezden gelmemizi onları çiğnettirmemizi beklemesin. Bizler KKTC’nin artık diğer ülkelerce tanınması için sesimizi daha çok yükselteceğiz. Biz daha önce de “çözümsüzlük çözüm değildir” diyerek bu sorunun ortada bırakılmasının, görmezden gelinmesinin yanlış olduğunu anlatmıştık. Artık tüm yanlışları silecek doğru adımın vaktidir. KKTC’nin tanınması başta Avrupa Birliği olmak üzere birçok tarafın attığı yanlış adımların telafisi olacaktır. Kıbrıs adası artık gerilimlerle değil, barış ve huzurla anılmayı hak ediyor.
Türkiye’nin, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar ile “Kalkınma Yolu Projesi” için görüşmeler içinde olduğunu söylemiştiniz. Projeyle ilgili somut adımlar ele alındı mı? Türkiye ve Irak arasında zaman zaman terörle mücadele operasyonları nedeniyle çıkan gerginlikler bu projeye engel teşkil edebilir mi?
Kalkınma Yolu Projesi tamamen Basra Körfezi ülkeleri, Irak ve bizi kapsayan bir proje. Fakat bu konuda Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed’in çok kararlı bir duruşu var. Hatta en son görüşmemizde projenin yazılı olarak ortaya konulmasından bahisle “60 günde içinde bu projeye yönelik hazırlıkları tamamlayalım” diye bir teklifi oldu. Tabii bu Kalkınma Yolu Projesi noktasında, Amerika’nın, Japonya’nın, Hindistan’ın ve Çin’in kendilerince projeye yaklaşımları söz konusu. Projeyle Irak üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya geçiş söz konusu. O bakımdan bizim durumumuz çok büyük önem arz ediyor. Onun için de süratle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız muhataplarıyla görüşmeleri yapıp bu işi hayata geçirmenin gayreti içerisinde olacak. Çünkü birileri anlaşmazlıkları kışkırtmanın gayreti içinde. Biz ise bu anlaşmazlıkları kışkırtmaktan çok çözüme yönelik ne gibi adımlar atarız bunun gayreti içerisinde olacağız. Çünkü Kalkınma Yolu bu coğrafyaya özellikle çöreklenmiş tüm karanlık odakları yok edecek kalkınma aydınlığının inşallah ilk adımı olacaktır. Bundan dolayı çok çok büyük önem arz ediyor. Türkiye de bu işin tam nirengi noktasında… İnşallah sonu hayır olur.
ABD ziyaretlerinizde İsrail’le enerji sondaj çalışması başlatılacağını söylemiştiniz. Hatta sadece Türkiye değil, Türkiye’den Avrupa’ya da enerji aktarımının yapılacağını söylemiştiniz. Bu çalışma tam olarak Akdeniz’de nerede gerçekleşecek ve çalışmaya ilişkin bir takvim var mı? Bir de Netanyahu’nun bir ziyareti söz konusu onun tarihi belli oldu mu?
Ziyaret tarihi ile ilgili Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Zannediyorum Ekim-Kasım gibi Netanyahu’nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır. En uygun zamanda bu ziyaretin olması için görüşme trafiği devam ediyor. Biliyorsunuz bu işlerin sekreteryası Türkiye ve İsrail Dışişleri Bakanlarına ait. Ondan sonra da biz iade-i ziyaretimizi yapacağız. Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda iş birliği yapıyoruz. Yeni iş birliği alanlarının varlığı da bir gerçek. Özellikle Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan konjonktürün de etkisi ile sürdürülebilir enerji kaynağı arayışında. İsrail’in kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık. Diğer taraftan sondaj çalışmaları noktasında da iş birliği fırsatları bulunuyor. Bununla ilgili teknik çalışmaların yapılması talimatlarını ilgili arkadaşlarımıza verdik. En kısa sürede gerek Türkiye’de gerek İsrail’de yapacağımız görüşmelerde rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntıları da netleştiririz.
Türkiye özellikle son dönemde küresel krizlerin çözüm noktasında merkez haline geldi. Kafkaslardan Balkanlara, Ukrayna’dan Kuzey Afrika’ya, G20’de, NATO’da, BM’de inanılmaz diplomasi yürütüyorsunuz. Küresel bir reform hareketinin de öncüsü oldunuz aslında. BM’deki reform çağrınız sonrasında Afrika’da, Kafkaslarda yeni bir hareketlenme var. Nasıl değerlendirirsiniz? Bir de İslam dünyası için de bu yapıdaki teşkilatların reforme edilmesi yönünde bir çalışmanız var mı?
Özellikle G20 ülkelerinden öte Afrika ülkelerinin durumu bizim için çok büyük önem arz ediyor. Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz. Türkiye’yi takip ediyorlar. “Türkiye ne diyor, Türkiye nasıl bakıyor?” diyorlar. Örneğin, BM Genel Kurulu’na Afrika ülkeleri ile yaptığımız görüşmelerin hepsinde de “Türkiye ne diyor?” sorusunu işittik. Özellikle Tahıl Koridoru meselesinde de yine Sayın Putin’in Tahıl Koridoruyla ilgili hedefinde Afrika ülkeleri var. “Biz Avrupa ülkelerine tahıl göndermeyiz. Eğer gönderecekseniz Türkiye-Katar-Rusya üçlü olarak bu işi yapalım, hatta 6 tane Afrika ülkesi belirleyelim buralara bunu gönderelim.” diyor. Biz de “tamam” dedik. Şimdi telefon diplomasisi başladı. Dışişleri Bakanlarımızla bu süreci çalıştırıyoruz ve Afrika ülkeleriyle bunu en ideal şekilde sürdürelim istiyoruz. Çünkü koridordan geçen tahılın yüzde 44’ü Avrupa ülkelerine gitti. Yüzde 14 bize geldi, yüzde 14 Afrika’ya, diğeri de farklı ülkelere ulaştı. Her yerde ifade ediyoruz, dünya değişiyor. Değişen dünyaya uyum sağlayamayan, kendini yeni şartlara uyduramayan, medeniyet yarışının gerisinde kalanlar en iyi ihtimalle etkisizleşir. Bizler attığımız adımlarda dinamik bir süreç yönetimi ortaya koyuyoruz. İslam dünyası da birlik olabilmek için kardeşliğine ekilen fitne tohumlarını temizlemeli ve samimiyetle kucaklaşmalıdır.
İslam dünyası birliğinin temelini oluşturan ilkeler çerçevesinde, değişen dünyaya uyum sağlamak, söz sahibi hale gelebilmek ve etkin bir güç olabilmek için reforma mecburdur. İslam Konferansı Örgütü’nün İslam İş Birliği Teşkilatı’na dönmesi önemli bir adımdı. Bunun gibi adımların atılması ve büyük meselelerde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Terör, göç sorunu, iklim krizleri, İslam karşıtlığı, ırkçılık gibi meseleler ortada. Bunlara karşı ortak bir tavır geliştiremezsek İslam dünyasının etkinliğinden söz edemeyiz. Yüce kitabımıza karşı alçakça saldırılarda bile gereken şekilde yeterli tepki veremeyen İslam dünyası hangi meselede ortaklaşabilir?
Efendim Nahçıvan ziyaretiniz aslında bölgede tasarrufu olan bütün aktörlere de bir mesaj içeriyordu diyebiliriz. Karabağ’da operasyonun son bulduğu, Turan Yolu Projesi’nin yüksek sesle dillendirildiği bir dönemde gerçekleştirdiniz bu ziyareti. Karabağ Zaferinin ardından 3 yıldır beklenen işler vardı, bu ziyaretiniz sonrası onların önü açılıp daha da hızlanması beklenebilir mi? Nahçıvan ziyaretinizin ardından koridorların açılması ile ilgili çok ciddi beklentiler var.
Bizim temennimiz buraları barış koridoru haline getirerek açmaktır. Hala bir savaşın egemen olduğu bir koridoru düşünmek mümkün değil. Çünkü gerek Zengezur gerek Laçin koridorlarını eğer barış koridoru olarak düşüneceksek kavga gürültü olmadan bu işi çözmemiz gerekiyor. Hele hele bunlar raylı sistem olduğunu düşünürsek, Türkiye’den gelen tren Nahçıvan’dan, Ermenistan’dan geçerek Azerbaycan’a gidecek. Ermenistan’dan geçme konusuna gelince. Ermenistan bu işin önünü açmazsa nereden geçecek? İran’dan geçecek. İran şu anda buna olumlu bakıyor, olumlu baktığı için de İran’dan artık Azerbaycan’a geçiş imkanı olabilecek. Diğer taraftan bu ziyaretimiz Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin, iki devlet tek millet ruhunun bir kez daha bütün dünyaya ilanıdır. Bunu Birleşmiş Milletler kürsüsünde nasıl haykırmışsak, Can Azerbaycan’ın öz toprağı Şuşa’da nasıl duyurmuşsak, her yerde gerek sözlerimizle gerek uygulamalarımızla gösterdik, gösteririz. Bizler iki devletiz ancak kaderi de ülküsü de bir milletiz. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyi olabilecek en yüksek seviyeye ulaşacaktır. Yeni adımlarla kardeşliğimizi pekiştirmekte kararlıyız. Enerjiden savunma sanayiine, ticaret hatlarından bölgesel iş birliklerine kadar her alanda atılacak adımlar aşama aşama hayata geçirilecektir. İki ülkenin potansiyelleri birlikte kazanma ilkesiyle atılacak bu adımlarla çok yüksek seviyelere ulaşacaktır. TANAP’ın kapasitesinin genişletilmesi ve Hazar’dan daha fazla doğal gazın Türkiye ve Avrupa’ya akması bu adımlardan biridir. Bu hem iki ülke çıkarlarına hizmet edecek hem de Avrupa’nın enerji güvenliğine de katkıda bulunacaktır.
Ulaştırma alanında, turizm alanında benzer adımlar atarak ortak çıkarlar temelinde ve bütüncül bir bakış açısıyla projeler ortaya koymaya devam edeceğiz.
Orta Vadeli Program’da enflasyonla mücadele ana hedeflerden biri. Enflasyonla ilgili olumlu gelişmelerin önümüzdeki yılın ilk çeyreğinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Peki enflasyonla mücadelede önümüzdeki süreçte neler yapılacak? Fahiş fiyatlarla mücadele için nasıl adım atılması planlanıyor?
Değerli arkadaşlar, enflasyonla mücadelede şu an itibariyle arkadaşlarımızın yoğun bir takvimi var. Enflasyonun dizginlenmesi ve kalıcı olarak tek haneye inmesi amacıyla açıkladığımız Orta Vadeli Program bu yoldaki kilometre taşlarımızı oluşturuyor. Fiyat istikrarının sağlanması için parasal sıkılaşma ve kredi sıkılaşması tedbirleri ekonomi yönetimimizce hayata geçiriliyor. Bu adımlar kaynaklarımızın üretken alanlara yönlendirilmesi ve bu sayede yüksek, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması amacını taşıyor. Maliye politikaları ile da bu amaçlar destekleniyor. Üretimi ve yatırımı teşvik ederek de enflasyonla mücadelemize güç aktaracağız. Bu süreçte vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için aldığımız tedbirler ve attığımız adımlar devam edecek.
Kaynak Haber: HaberVitrini.Com
Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER - TIKLA ve OKU
Leietaker- og utleierspenninger eskalerer i…
Leietaker- og utleierspenninger eskalerer i Alanya: overraskende krav I Alanya…
Kasım 10, 2024En safarisjåfør som ikke blir…
En safarisjåfør som ikke blir lei av Alanya Mens safarisjåføren…
Kasım 4, 2024Forferdelig ulykke i Alanya: Kvinne…
Forferdelig ulykke i Alanya: Kvinne dør mens hun prøver å…
Kasım 2, 2024Alanya opplever sin verste sesong:…
Verste sesong: Handelsmenn vil slutte i jobben! Det eneste håpet…
Ekim 10, 2024Gendarmeri-sjåfører i Alanya tilga ikke
Gendarmeri-sjåfører i Alanya tilga ikke I søknaden utført av gendarmeriet…
Eylül 20, 2024Upassende bilde på Alanya Ulaş-stranden
Upassende bilde på Alanya Ulaş-stranden En hendelse som fant sted…
Eylül 20, 2024