Erdoğan ile ‚mülteci pazarlığı‘ Merkel’in anılarında
Eski Almanya Başbakanı Angela Merkel, anılarını kaleme aldığı „Freiheit. Erinnerungen 1954–2021“ (Özgürlük. Anılar 1954–2021) kitabında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ilişkilerini de aktardı. Türkiye ile Almanya arasındaki ‚mülteci pazarlığı‘ da kitapta yer aldı.
3 yıl önce siyaseti bırakan Merkel, kitabında, göreve başladığı 2005’ten sonra 12 kez ziyaret ettiği Türkiye’de ve uluslararası toplantılarda birçok kez bir araya geldiği Erdoğan’a uzun bir bölüm ayırdı. VOA Türkçe’nin haberine göre kitabın 528’inci sayfasından itibaren özellikle 2015 yılındaki ‚göçmen krizi‘ sonrasında Erdoğan’la temaslarını anlattı.
„GÖÇMEN SORUNUNDA BİRLİKTE ÇALIŞMA KARŞILIĞINDA…“
25 Eylül 2015’te New York’taki BM Genel Kurulu’nda Erdoğan’la görüşmesinde göçmenler konusunda ortak bir çalışma grubu kurma kararı aldıklarını anlatan Merkel, 18 Ekim 2015’te İstanbul’a gelip Cumhurbaşkanı’nın yanı sıra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile buluştuğunu, o toplantılarda göçmenlere dair eylem planı hazırladıklarını belirtti. Merkel, „Erdoğan için göçmen sorununda birlikte çalışmanın karşılığında vize serbestisi çok önemli bir meseleydi“ dedi.
‚ALTIN TAHT‘ ELEŞTİRİLERİNE „SIĞINMACILARI BİZDEN UZAK TUTACAK ANLAŞMA“ YANITI
İstanbul ziyaretinin Yıldız Sarayı’ndaki bölümünün Almanya’da tepkilere neden olduğunu belirten Merkel, „İstanbul ziyaretim sert şekilde eleştirildi. Bundan iki sandalye, daha doğrusu iki altın taht sorumluydu. Birine Erdoğan oturdu, diğerine ben oturdum. Sadece fotoğrafçıların kesit almaları için değil, sohbetimiz sırasında da bu koltuklarda oturduk. ‚Bunlar harika‘ diye düşündüm, ancak bunun dışındaki duruma odaklanmadım“ dedi.
Merkel, „Ama sonradan ‚Bir resim bin kelimeye bedeldir‘ şeklinde, Erdoğan’ın karşısında, sarayında hükümdar karşısında gibi sindiğim ve gerekirse onun önünde diz bile çökebileceğim yazıldı. Türkiye ile daha fazla sığınmacıyı bizden uzak tutabilecek bir anlaşma imzalamak üzereydik. Daha da kötüsü, ziyaret Türkiye’deki parlamento seçimlerinden iki hafta önce gerçekleştiği için, ziyaretimi Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi’ne seçim yardımı sağlamak için kullanmakla da suçlandım“ ifadelerini kullandı.
Eleştirileri „terbiyesizce, kısmen sahtekarca“ bulduğunu söyleyen Merkel, „Bir yandan sağdan sola politikacılar, haklı olarak Ege, Yunanistan, Balkan rotaları, Avusturya üzerinden Kuzey Avrupa’ya doğru sığınmacı hareketlerini kontrol edebilmek için elimden gelen her şeyi yapmam gerektiğini söylüyordu. Diğer yandan ‚Ankara’daki otokratla iş birliği yapma, eğer yapacaksan seçimlere daha uzak bir zamanda olsun‘ diyordu. Bu, ucuz bir tutumdu. Haritaya ve Ege’deki gerçeklere bakıldığında, gelişmeleri düzenlemenin ve kontrol etmenin ancak Türkiye ile mümkün olduğu, gecikmeye yer olmadığı görülüyordu. Geriye kalan her şey bir yanılsamaydı ve ben yanılsamalara teslim olmadım“ diye yazdı.
Merkel, „Denizde kaçakçılara karşı hiçbir tutarlı eylem, iç sınırlarımızda hiçbir yoğun kontrol ve gözetleme, bazılarının inandığı gibi hiçbir yüksek ve uzun çit, sınırı geçen insan sayısını azaltamazdı. AB ile Türkiye arasında anlaşma olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını kalıcı ve sürdürülebilir şekilde azaltmak ve böylece Ege’deki korkunç ölümlere son vermeyi başaramazdık“ değerlendirmesinde bulundu.
„GEÇİŞ ÜLKESİ TÜRKİYE’NİN OYNAYACAĞI ÖNEMLİ BİR ROL VARDI“
Türkiye’nin pek çok sığınmacı için en önemli geçiş ülkesi olduğunu belirten Merkel, „Türkiye’nin, eğer Avrupa bu zorluğun üstesinden gerçekten gelmek istiyorsa, oynayacağı önemli bir rol vardı. Bu yüzden bu ülkenin Cumhurbaşkanı ile müzakere ettim ve Erdoğan’ı sadece sığınmacı politikasında değil, tüm siyasi yelpazede rol alabilecek bir siyasetçi olarak algıladım. Aramızda bir anlaşma olduğunda çok nazik davrandı ve bana ’sevgili dostum‘ dedi. Görüş ayrılıklarımız olduğunda ise bitmek bilmeyen bir şekilde her türlü çelişkiyi ön plana çıkararak, aleyhte konuşurdu. Bu durum işlerin oldukça uzamasına neden oluyordu“ dedi.
Kaynak: Yenihayat.de