Ekrem İmamoğlu: “Ülke olarak ciddi bir çöküş içerisindeyiz”
Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Türkiye Belediyeler Birliği Bursa Buluşmasında Sivil Toplum Kuruluşları ile bir araya geldi.
“Ülke olarak ciddi bir çöküş içerisindeyiz”
Gazeteabc/ Haber: Adiviye Elbaş
Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu Bursa ziyareti sonrasında Türkiye Belediyeler Birliği Bursa Buluşmasında Sivil Toplum Kuruluşları ile bir araya geldi.
Gerçekleşen toplantıya Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreteri Suat Yıldız, Bursa Baro Başkanı Metin Öztosun, CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, CHP Bursa Milletvekili Hasan Öztürk, CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, Bursa’da faaliyet gösteren STK üyeleri ve Bursa basını tarafından yoğun katılım sağlandı.
Toplantı öncesinde açılış konuşması gerçekleştiren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Marmara Belediyeler Birliği Başkanı Mustafa Bozbey: “Sabah 6’da bir İstanbul belediye başkanın hiç ortada yokken gözlatına alınmasına rağmen oradaki programını bekletti ve Bursa’ya geldi. Tekrardan hoşgeldiniz başkanım. STK ile beraber Bursa’nın sorunlarını masaya yatırıp sorunları giderme konusunda önemli bir paydaştır. Bursa’nın Kent Anasayası’nı hep birlikte inşa edeceğiz. Tüm Marmara’yı bütüncül bir yaklaşımla yaklaşıp bir şekil alacağız” dedi.
Şu an ciddi bir çöküş içerisindeyiz
Başkan Bozbey’in açılış konuşmasının ardından TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu: “Bugün burada, hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı hem de Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı olarak bulunmaktan mutluluk duyuyorum. Türkiye Belediyeler Birliği olarak, şehirlerin mevcut durumunu, sorunlarını ve taleplerini anlayabilmek adına her ziyaretimizi verimlilik esasına dayalı sağlıklı bir programa dönüştürmeye gayret ediyoruz. Özellikle şehir buluşmalarında bir ortak akıl ortamı oluşturarak, bu süreci bir başlangıç kabul ediyoruz. Amacımız, başta belediyemiz olmak üzere, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Türkiye’de yerel yönetimin güçlenmesini sağlamak. Yerel yönetim iradesinin güçlenmesi, demokrasinin önemli bir eşiğidir. Bu nedenle, bugün burada bir araya geliyoruz. Memleketimizi büyük bir aile olarak düşünmeliyiz. Elbette bu ailenin dertleri olacaktır ve sorunlar karşısında çözüm üretmekteki en büyük engel yalnızlıktır. Birbirimizi yalnız bırakmamak, küsmemek ve düşmemek çok önemlidir. Eğer el ele verir ve sorunlarımıza birlikte mücadele edersek, aşamayacağımız sorun yoktur. Bu buluşma, dayanışmanın ve ortak aklın önemini vurgulamak içindir. Memleketimizin temeli, dayanışma ve birlikte üretme ruhudur. Sağlam binalar inşa etmek elbette önemlidir; ancak daha da önemlisi, o binaların içinde yaşayan insanların kendilerini güvende ve mutlu hissetmeleridir. Bugün yapmak istediğimiz, birbirimize olan sevgimizi, saygımızı ve inancımızı beslemek ve büyütmektir. Son zamanlarda huzurumuzun kaçırıldığını görüyoruz. Her gün yeni bir krizle meşgul ediliyoruz; bu krizlerin başında adalet, eşitlik ve özgürlük sorunları geliyor. Bu noktada bize düşen görev, huzuru tesis etmektir. Eğer huzuru tesis edebilirsek, her şeyi halledebiliriz. Türkiye’nin 86 milyon insanıyla bu güzel çeşitliliği ve birlikteliği aşamayacağı hiçbir sorun yoktur. Yeter ki birlik ve beraberliği hep birlikte yaşayalım. Türkiye’de hiçbir şey olmaz. Birbirimize olan inancımızı gösterdiğimiz sürece, her şeyin üstesinden gelebiliriz. Bizim anlayışımızda “onlar” diye bir ayrım mümkün değil. Bugünkü zihniyet, insanlarımızı ayrıştırarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ve milletimizin alışık olmadığı bir dönem yaşatıyor. Ben, bölmek yerine birleştirerek refah yaratma gayretinde bir kardeşinizim. Memleketimizin birleşmeye ihtiyacı var. Dün hep birlikte Cumhuriyet Bayramı’mızı kutladık. Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle ve minnetle anıyorum. İyi ki böyle bir liderimiz var. Cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesi ve herkesin güvencesidir; bu anlayışı unutmamalıyız. Dünyanın birçok yerinde yıllar sonra hak ve hukuk, kadın hakları gibi konular gündeme gelirken, bu milletin gündeminden silinmemesi gereken değerler, demokrasiyi ve cumhuriyeti birleştiren gayretlerle tekrar hayata geçirilmiştir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir anlayışıyla, kendi kişisel çıkarları için düşünmeden hayatını adayan bir lidere sahip olmak, dünyanın en büyük şansıdır. Bu süreçte sorumluluğumuz daha da büyüktür. Eğer cumhuriyet ve demokrasi sevdalılarıysak, sorumluluğumuz her zamankinden fazladır. Kurucu partinin bir üyesi olarak bu durum, ayrıcalık değil, daha büyük bir sorumluluk yüklemektedir.
Ben de bu sorumluluğu taşıyan bir hemşehriniz, dostunuz ve kardeşiniz olarak karşınızdayım. Ancak şu an ciddi bir çöküş içerisindeyiz; genel bir çürüme hali söz konusu. Yanlış politikaların yarattığı yoksulluk ve hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Bugün sabah altıda, İstanbul’un en büyük nüfusa sahip ilçesinin belediye başkanına yapılan baskın, sadece algı yaratma amacı taşımaktadır. Ahlaki bir gerekçesi yoktur. Bir ilçenin iradesini devralmak için yapılan bu tür hareketler, demokrasinin ruhuna aykırıdır. İstanbul’da da benzer durumlar yaşandı. Seçimle kazanılan bir koltuk, bu şekilde alınamaz. Demokrasi, bu şekilde işlemez.” İfadelerini kullandı.
Bu büyük bir travmadır
TBB ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmasının devamında: “Bugün on beş yirmi öğretmen başkanı, genç kadın öğretmenler ve evlatlar gözyaşları içinde, bu ülkenin öğretmen atama sürecine inanmıyorlar. Bu, bir vatandaşın devletine ve kurumlarına inanmaması ne kadar acı bir durumdur; bu, büyük bir travmadır. Bundan kurtulmamız gerekiyor. Çeteleşmelerin önlenmesi şart. Siyaset grubunun sürekli sorun yaratan halinden kurtulmalıyız. Toplumun sorunlarının çözüm adresi olması gereken kurumlar, maalesef sorun üreten hale gelmiştir. Sorunların çözümü yalnızca kişilere veya sistemlere bağlı değildir; mevcut kültürün değişmesi, denetimsizliğin ve cezasızlığın sona ermesi gerekmektedir. Kayırmacılığın ve adamcılığın sona ermesi şart. Tüm bunlar, önümüzdeki temel meselelerdir. Üretelim. Değer yaratan, ahlaki pusulasından şaşmadan memleketin bekası için çalışanların sürekli cezalandırıldığı, kendi çıkarları için uğraşanların ise ödüllendirildiği bir sistem sürdürülebilir değildir. Bu, bir milletin ve bir memleketin başının belasıdır. Hep birlikte bu gidişata dur demek sorumluluğumuzdur.
Bursa üretimde ülkenin yükünü çeken bir ülkedir
Bursa’ya bakmak istiyorum. Bursa, kadim bir şehir; Osmanlı’nın ilk başkenti. Bugün Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu Osman Gazi’yi ve Bursa’yı yurt edinen Orhangazi türbelerini ziyaret ettik, dua ettik. Bu kadim kültürün ve binlerce yıllık tarihi olan bu güzel şehrin, İpek Yolu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biri olduğunu biliyoruz. Bursa, üretimde ülkenin yükünü çeken bir bölge olarak kaderine işlemiştir. Bursa’nın sanayi odası 135 yaşında; bu muhteşem bir durum. Türkiye’de ilk organize sanayi bölgesi burada kurulmuştur. İlk yerli otomobil, otobüs ve tramvay burada üretilmiştir. Bursa, Türkiye’nin lokomotif şehirlerinden biridir ve gayrisafi milli hasılanın yüzde dördünü üretmektedir. Bursa’nın tarihi, büyük bir imparatorluğun kurulduğu coğrafyanın merkezi olmasının yanı sıra Türkiye’nin sanayileşme tarihinin de önemli bir parçasıdır. Bursa, otomotivde tarih yazmış, gıda sanayinde öncü olmuş ve tekstilde itici güç olmuştur. Mobilya üretiminde dünya devleriyle rekabet eden bir merkezdir. Bursa, ülkenin toplam ihracatındaki payıyla Türkiye’nin dünyaya açılan önemli kapılarından biridir. Geçen gün yolda gördüğüm 74 model bir Murat 124, hepimizin yüzünü gülümsetti. Anılarımızda yer eden bu araç, Türkiye ihracat tarihinde simge bir yer tutmaktadır. Bursa, sağlam temellere sahip bir şehir olarak ticaret yapan, üretim yapan insanların ortak akılla hareket etmeyi en iyi bildiği bir yerdir.
Bursa krizlerde sallanmıştır ama yıkılmamıştır.
Bursa, geçmiş krizlerde dahi büyümeye devam etmiştir. Biraz sallanmıştır ama hiçbir zaman yıkılmamıştır. Güçlü bir ekonomiye sahip olma konusunda kararlı bir yolculuk yürümüştür. Bu söylediklerim, bu buhran dönemine kadar da öyleydi. Bu buhran döneminde, herkesi umutsuzlaştıran kara bulutlar şehirlerin üretiminin üstüne çökmüştür. Bursa’daki insanların ve iş insanlarının moralini bozan bu durum, Bursa’nın birlik, beraberlik ve ortak akıl ile hareket etme ahlakını zayıflatmıştır. Üretim yapıp herkes için refah yaratma potansiyeli, Bursa ile alakası olmayan sebeplerden ötürü büyük zarar görmüştür. Bursa’nın bazı rakamlarına göz atacak olursak, ihracatına baktığımızda 2018’den bu yana Türkiye içindeki ihracat payının ne yazık ki düştüğünü görüyoruz. Bursa’nın ihracatının yüzde ellisi otomotiv sektörüne dayanmaktadır. 2018’den geçen seneye kadar otomotiv sektörünün ihracatı düşmüştü ve bugün hala eski seviyesini yakalamaktan uzaktır. Sadece 2024’ün ilk altı ayında yapılan ihracata baktığımda, sıkıntının büyük olduğunu görüyorum. Bursa’da 2024’ün ilk altı ayında, geçen yılın toplamından daha fazla şirket konkordato ilan etmiştir. Bu, çok acı bir durumdur. İflas rakamları rekor seviyededir ve özellikle tekstil ile mobilya sektörü başta olmak üzere birçok sektörde ciddi zorluklar yaşanmaktadır. Burada mesele sadece kapanan şirketler değildir.
Dara düşen her şirket, başka şirketleri de zor duruma sokmaktadır. Yani bu durumun katmanlaşan etkileri birçok insanı olumsuz etkilemektedir. Otomotiv ve tekstil sektörlerindeki sıkıntılar, bu sektörlerden ekmek yiyen işçileri, mühendisleri ve diğer küçük işletmeleri de etkilemektedir. Ekonomi, makro göstergelerdeki rakamlardan ibaret değildir; bu meseleyi derinlemesine incelemek gerekmektedir. Ekonomi, yaşayan bir organizmadır. Sistem, sanayi ve endüstri de öyle. Bu anlamda, bugünün idaresi gerçekten kötü bir sınav vermiştir ve bu durum, özellikle üreten insanları hayal kırıklığına uğratmıştır. Tekstili feda edenlerin, köfteci kardeşime olan etkisini bilmemeleri mümkün değil. Ben esnafın zorluklarını ve çilesini biliyorum.
Yüksek enflasyon vatandaşı açlıkla imtihan ediyor
Sanayiciye nefes alacak bir alan bırakılmamış bir durum yaratılmış. Açıkça söylemeyecekler ama ne yazık ki ülkemizde bazı sektörler gözden çıkarılmış. Bunu dönem dönem dile getirdik. Ülkenin refah devrimini mümkün kılabilecek bazı sektörler, tam da bu süreçte feda edilmek isteniyor. Ne bugüne ne de yarına dair bir stratejisi olmayan insanlar, günübirlik hesaplarla bu tür kararlar alabilir ama bu, daha büyük felaketleri insanların önüne koyar. Neden? Çünkü bu kaç paraya? Başka alanlar yaratıldı, yabancı finans çevrelerine hoş görünmek için. İstedikleri zaman bir seçim ekonomisi işletebilsinler diye. Ama insanların hayatı, emeği rakam değildir. Önce iktidar olarak kendi fedakarlıklarınızla toplumu ikna etmelisiniz. Sonra millet üzerine düşeni yapacaktır. Bu iş böyledir. Devletin öncü olmadığı bir süreç, hak da kabul görmez, mümkün değildir. Bu ülkenin yüz yıllık sanayi tarihini kimsenin siyasi bekası uğruna feda edemeyiz. Birçok kurumun çürütüldüğü, kuralların yok edildiği alanlar yaşatıldı millete. Ama artık buna millet göz yummayacak. Ya bu işin üstesinden gelmek istemiyorsunuz ya da başka türlü beceriniz yok. Sadece insanlarınıza yıkılmadan, hakiki yaşatma konusunda becerilerinizi sergiliyorsunuz. Ekonomi, yamalı bohça gibi günlük yönetmeliklerle değil, kesinlikle değişimle ve değişimin getirdiği umutla şekillenir. Bu bakımdan biz geleceğe umutla bakıyoruz. Yüksek enflasyon, vatandaşlarımızı açlıkla imtihan ediyor. Hepiniz bunu yaşıyorsunuz. Yüksek faiz, yatırımların önünü kesmeye devam ediyor. Sorularımız keşke bunlarla sınırlı olsa; çok daha geniş, temel sorunlarımız var. Örneğin, hukuksuzluk süreci. Demokrasi tahrip ediliyorsa, insanların hakları çiğneniyorsa, temel sorunlar bunlardır. Kuvvet ayrılığı harap edildi. Ülkemizin büyük bir rejim sorunu var. Hukukun üstünlüğü ortadan kalktı. Liyakat ilkesi, hemen her kurumda tamamen terk edildi. Eğer ekonomimiz bir yapboz tahtasına dönmeseydi, eğer demokrasiye uzaklaşmasaydık, Avrupa Birliği’ne sırtımızı dönmeseydik, enflasyon altında ezilenleri konuşacağımız yerde, farklı bir güveni ve zenginliği rahatlıkla konuşuyor olabilirdik. Çünkü bu milletin yeteneğini ve ferasetini hepimiz biliyoruz. Emeklisiyle, işçisiyle, öğrencisiyle kimseyi geride bırakmadığımız bir refahı hep birlikte yaşıyor olabilirdik. Devlet, kendi için değil, millet içindir. Bunu unutmamamız lazım. Devlet aklını dindiren bir sistem değildir. Cumhuriyet içerisinde, devlet haddini bilen değil, insanlara şefkat gösteren, insanlığa çözüm üreten bir toplum olmalıdır.
Bursa için büyük talihsizlik
Bursa, gerçekten ülkemiz için büyük katkılar sunan dinamik bir şehir. Ancak, bu şehir, hak ettiği desteği alamadığını gösteriyor. Özellikle doğu-batı aksındaki ulaşımın sağlanamaması, Bursa için büyük bir talihsizlik. Bin kilometrekareye düşen demir yolu uzunluğu Türkiye’de elli sekizinci sırada. Oysa Bursa, toplam gelire göre ilk beş şehirden biri olmalıydı. Bursa’yı İstanbul ve Ankara’ya bağlayacak yüksek hızlı tren projesinin temeli on iki yıldır bekliyor. İstanbul’da beş yılda altmış beş kilometre metro ağı döşenirken, Bursa için bu kadar önemli bir yatırımın bu kadar uzun süre beklemesi kabul edilemez. Ülkenin sorunlarıyla uğraşmak yerine, herkes birbirine düşürülüyor ve sorunlar çözülmüyor. Seçim kazanmaya yönelik dalaverelerle uğraşmak yerine, milletin mutluluğu için çaba sarf edilmelidir. Bursa, ihmal edilen şehirlerden biri. Üretimin yoğun olduğu liman şehirleri, aynı zamanda girişimciliğin ve inovasyonun merkezidir. Dünyanın birçok yerinde, Barcelona ve Singapur gibi özel şehirler bu özellikleri taşır. Ancak Bursa’nın eğitim yatırımlarında ciddi eksiklikler var. Öğrenci sayısının nüfusa oranı bakımından Bursa, Türkiye genelinde yetmiş ikinci sırada. Bu acı bir gerçek. İlköğretimde ders başına düşen öğrenci sayısı ve öğrenci başına düşen öğretmen sayısı bakımından Bursa, Türkiye’nin en kötü on şehrinden biri. Bu istatistikler, devletin verilerine dayanıyor. Bursa’nın geleceği için alarm sinyalleri veriliyor. Eğer bu büyük şehir, eğitimde, sağlık hizmetlerinde ve tarıma dayalı sanayide sorunlar yaşıyorsa, bunları dikkate almak zorundayız. Sanayi, turizm ve tarım, Bursa’nın güçlü yönleridir. Ancak son on beş yılda tarım alanlarının yüzde on altısını, altı yüz bin dekardan fazla tarım alanını kaybettik. Bu, Zonguldak’ın toplam tarım alanından daha fazla bir kayıp. İpek böceği üretimi gibi tarihi konuların canlandırılması gerekiyor. Gıda sektörü, hayvancılık ve kozmetik alanları da ciddi sorunlar yaşıyor. İnegöl, mobilya sektöründe öne çıkıyor ama yeşil İstanbul diyoruz; ağaç kalmadı. Bursa’nın sorunlarını birlikte ele almalı ve çözüm yolları geliştirmeliyiz. Gelecekte bu sorunları çözebilecek kadrolar bizler olacağız. Sorumlu bir yaklaşım sergileyerek, kriz haline gelmeden bu sorunları çözmek zorundayız.
Devletin her kurumu bir arada olmalıdır
Deprem, önümüzdeki iki şehrin de önemli bir meselesi. Bu konuda birlikte çalışacağız. Birlikte düşünmenin, iş birliği yapmanın sadece bir belediye işi olmadığını, bölgesel düşünmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum. Devletin her kurumunun bir arada olması gerekiyor. Bu konuyu defalarca brifinglerle ve çalıştaylarla kurumlara anlatıyoruz. Ancak, bu meseleyi sadece siyasi bir dövülme meselesi haline getirenlerin, ne yazık ki, depremi yaşayan bu coğrafyanın yirmi beş yıldır gündeminde tutan bir anlayışın hâlâ bu tehditle yüzleştiğini görüyoruz. Bu coğrafyayı, yerel ve merkezi idare olarak elinde tutanların, bu sorunu çözmek yerine, durumu daha da karmaşık hale getirdiğini düşünüyorum. TOKİ konutları meselesi, kentsel dönüşüm anlayışıyla ele alınmadığı sürece çözüme kavuşturulamaz. Ancak, doğru planlama, yapı stoku yenilemesi ve altyapı güçlendirmesi ile bu sorunu hep birlikte aşabiliriz. Bu noktada, el ele vererek sorunları tespit edecek ve çabalarımızı en üst seviyede harekete geçireceğiz. Devletimizin bilgilendirmeleriyle birlikte hareket etme konusunda ısrarcı olacağız. Afetle mücadelede, depremle mücadelede bir günü bile kaybetmemek için birlikte hareket etmeliyiz. Güzel kadrolarımızla, memleketin insanlarıyla ve evlatlarıyla bu sorunları kesinlikle çözeceğiz. Başkanımızla el ele, gönül gönüle daha fazla ve farklı alanlarda birlikte çalışacağız. Özellikle turizm alanında özel bir gayret göstermemiz gerektiğinin farkındayız. İstanbul’dan Bursa’ya turist akışını güçlendirmek için hangi çalışmaları yapabileceğimizi birlikte değerlendireceğiz. Acenteler, turizm şirketleri ve otel yatırımcılarını bir araya getirme konusunda özenli bir çalışma yürüteceğiz. Yılda iki yüz elli bin turist ekleyebilirsek, bu Bursa’ya en az on yedi bin kişilik ek bir istihdam sağlayacak. Kadın girişimciliği ve kadın istihdamını artırmak için Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin ciddi hazırlıkları ve çalışmaları var. Üretimden tüketime, zincirlerin kurulması noktasında Bursa-İstanbul ilişkisini daha yukarı seviyeye taşıyacak güçlü adımları atabileceğimize inanıyoruz. Bunlar yeterli değil. Farklı dayanışmaları, özellikle sivil toplumla, Bursa’nın organize sanayi bölgeleriyle, yerel yönetimiyle, üniversitesiyle ve sanayisiyle güçlendirmeliyiz. Bursa-İstanbul diyaloğu, her iki şehre de önemli kazanımlar sağlayacaktır. Tasarım ve inovasyon gücünü artırmak adına İstanbul ve Bursa dayanışmasını önemsiyoruz. Marmara Bölgesi, Türkiye açısından çok stratejik bir bölge. İstanbul, Türkiye’nin en büyük şehri; Bursa ise dördüncü büyük şehri. Marmara Bölgesi, yaklaşık otuz milyon insanın yaşadığı ve Türkiye ekonomisinin yüzde altmış-altmış beşini temsil eden bir alandır. Bu bölgenin Türkiye’nin sadece onda biri olduğunu unutmadan, iyi bir tasarımla ve planlamayla Türkiye’nin geleceği açısından atılacak her doğru adımın ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu nedenle meseleye sadece bugünü değil, beş yıl, on yıl hatta 2050 vizyonu ve 2200 vizyonu olarak bakmalıyız. Türkiye’nin geleceği, Marmara’dan, İstanbul’dan ve Bursa’dan geçiyor. Bu anlayışla Bursa ve İstanbul’a bakıyoruz.
Kaynak: Gazeteabc.com Read More
- Kerem Aktürkoğlu’nun mutlu günü! - 26/12/2024
- Merkez Bankası yılın son faiz kararını açıkladı - 26/12/2024
- İşte ürünlerinde eşek eti çıkan firmalar - 26/12/2024