Almanya değişen dünyaya ayak uydurma arayışında
TONGUÇ KARAHAN
Almanya’da hükümet krizi hükümetin dağılmasıyla sonuçlandı ve Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in dillendirdiği “eylem kabiliyetine sahip” yeni bir hükümet ihtiyacını, hem de acilen karşılayabilmek üzere, ülkenin pek de alışık olmadığı bir çabuklukla erken seçim için start verildi.
Hükümetin dağılışının tam da ABD’de Trump’ın seçildiği saatlere gelmesi de manidar. Bu basit bir tesadüf veya sürpriz değildi. Çünkü Ukrayna savaşından sonra dünyada zamanın ruhu değişti; olayların, ülkelerin birbirinden etkilenme hızları da sarsıcılığı da sıra dışı bir ivme kazandı. Ve üç parçalı trafik lambası koalisyonu, eşine ender rastlanacak biçimde karşılaştığı uluslararası gelişme ve olayların etkisine maruz kalan bir hükümet olarak, artık taşıyamadığı yükü yeni hükümete devretmek üzere sönüverdi.
KRİZ ULUSLARARASI ÖLÇEKTE
Almanya’da hükümeti dağılma noktasına getiren gelişmeler, belki ilk bakışta Almanya’nın iç meselesi ve sosyal demokratlarla liberallerin siyasi uyuşmazlığının sonucu gibi görülebilir. Ama bu gerçeğin sadece görünen yüzünü ifade etmek olur. Çünkü Almanya’da hükümeti yenilenmeye mahkûm eden gelişmeler, tüm ülkeleri etkisine almış olan ve ekonomiden savunmaya, diplomasiden iç politikaya siyasetin tüm kulvarlarında kendini hissettiren uluslararası türbülansın bir yansımasını ifade ediyor. Her ülkede kendini özgü sonuçlar yaratsa ve seyir izlese de, bu türbülans, her ülkeyi değişen dünya koşulları karşısında içeride ve uluslararası alanda yeniden konumlanmaya zorunlu hale getiriyor.
Almanya’daki hükümet krizinin uluslararası gelişmelere bağlantısına biraz daha yakından bakacak olursak:
SAVAŞ VE KESKİNLEŞEN REKABET DÖNEMİ
SPD, Yeşiller ve FDP’den oluşan ‚trafik lambası‘ koalisyonu, tüm dünyayı kasıp kavuran ve sarsıcı ekonomik-toplumsal sonuçlar yaratan pandeminin son döneminde kuruldu. Kuruluşunu izleyen birkaç ay sonra Şubat 2022’de, bu kez tüm dünyada taşları yerinden oynatan ve emperyalist paylaşım ve egemenlik yarışını yeni bir aşamaya sokacak olan Ukrayna savaşı ile yüz yüze geldi. Savaş bütün ülkelerde olduğu gibi, Almanya’da da bir ‚dönüm noktası‘ olarak görüldü; ama ‚dönülecek yolu‘ bulma konusunda sancılı bir süreç de başlamış oldu. Ukrayna savaşının yol açtığı sancılı süreç, Ekim 2023’te Ortadoğu’da İsrail işgaliyle başlayan savaşın eklenmesiyle daha da katmerli bir hale geldi.
ABD’nin yıllardır büyük patron olarak sürdürdüğü dünya egemenliğini korumak üzere Çin ve Rusya’ya yönelik başlattığı ekonomik ve askeri hamleler, emperyalist paylaşım ve rekabeti yeni bir aşamaya taşıdı. Almanya, Fransa başta olmak üzere Avrupalı devletler de henüz hazır olmadıkları savaş ve çatışma sarmalında, kendi emperyalist planlarında sekteye uğrama pahasına ABD’nin gölgesi altında taraf olmaya zorlandılar.
Diğer taraftan 2008 krizi ve pandemi döneminin yarattığı bütçe açıkları ve borç yükünü atlatamayan dünya ekonomisi, ticaret-gümrük savaşlarının giderek sertleşmesi, tedarik zincirlerinin üretimdeki olumsuz sonuçları ve nihayetinde savaşla başgösteren enerji-hammadde krizi ve halkın satın alma gücünü azalması vb. ile (ülkelere göre bazı özgünlükler ve farklar içerse de) son iki yılı durgunluk ve daralma yönünde geçirdi.
DEĞİŞEN KOŞULLAR EN ÇOK ALMANYA’DA HİSSEDİLDİ
Ukrayna Savaşı’nın hem ekonomi hem siyasi strateji açıdan en fazla zarar verdiği ülkelerden biri Almanya oldu. Rusya’dan ucuz doğalgaz ve petrol akışının durmasıyla artan üretim maliyetleri, yaptırımlar nedeniyle büyüyen ihracat ve dış ticaret daralmaları, silahlanma ve savunma bütçelerine harcanan devasa kaynaklar, sanayi üretimi ve ihracat dayalı Almanya ekonomisine ciddi darbeler vurdu. Üretim teknolojisindeki (yeşil enerji, dijitalleşme, yapay zekâ, elektrikli araçlar vb.) dönüşüm planlarını hayata geçirmede Çin, ABD, Japonya gibi rakiplerinin gerisinde kalan Almanya için sorun sadece son iki yılı büyümeden geçirmesi de değil, acımasız rekabet koşullarının hızlandığı gelecek yıllarda daha büyük kayıplar yaşama riski ile karşı karşıya olmasıydı.
Ve Trump’la birlikte ABD’nin dünyadaki ekonomik ve askeri rekabeti daha sertleştirecek hamlelere yönelmesi kuvvetle muhtemel göründüğü için de Avrupa ve Almanya’da sermaye ve onun sözcüleri, acil, ciddi ve kararlı bir ekonomik-siyasi hazırlık yapılması gerektiğini dile getiriyorlar. Nitekim Trump daha başkanlık koltuğuna oturmadan Çin ve Avrupa Birliği’ne ciddi gümrük vergileri getireceğini ilan etti bile. Bu arada Avrupa Birliği’nin Çin’in elektrikli otomobillerine uyguladığı gümrük vergisini ciddi oranda artırması da Almanya’yı etkileyen sorunların karmaşıklığını ve çok yönlülüğünü gösteren bir örnek oldu.
Sadece Almanya için değil tüm ülkeler için geride bıraktığımız üç yıl, uluslararası gelişme ve gerilimlerin her bir ülkenin içine en fazla yansıdığı hem ekonomide hem siyasette etkiler yarattığı bir süreç oldu. Savaş, çatışmalar veya ekonomik sorunlarla ilintili göçler başta Avrupa’da olmak üzere çok sayıda ülkede gündem oldu; milliyetçi ve aşırı sağ hareketlerin istismar konusuna dönüştü. Ya da ticaret savaşları, yaptırımlar ve tedarik zincirindeki kırılmalar yüzünden otomobil, makine vb. birçok sanayi dalında üretimler aksadı.
Almanya’nın 2020’lere kadar uzun yıllar boyunca üreterek ve ihraç ederek yararlandığı görece “sakin rekabet koşulları” yeni dönemle birlikte adeta altüst oldu; enerji tedarik ettiği ve ihraç pazarı olarak yararlandığı Rusya ve Çin ile ilişkiler ciddi bir kesintiye uğradı.
SERMAYE ULUSLARARASI REKABETE DAYANIKLI HÜKÜMETE İHTİYAÇ DUYUYOR
Görüldüğü üzere, trafik lambası hükümetinin işbaşında kaldığı son üç yıl, dünya genelinde çok ciddi değişimlere gelişmelere sahne oldu. Ama yaşanan ve yaşanacak gelişmelerin önemi gözetildiğinde Alman büyük sermayesi için daha güçlü bir hükümete ihtiyaç duyuluyor. Ülkelerin kaderini belirleyecek stratejik kararların alındığı, bu bunların daha da keskinleşecek rekabet ortamında yeniden ve yeniden güncelleneceği bir dönemde içeride ve dışarıda ‚eylem kabiliyeti yüksek‘ bir hükümete ihtiyaç duyulduğu için de bir yıl daha zaman kaybetmeden erken seçimle bunun adımı atılmış oldu.
Avrupa’yı da arkasına alarak, ABD ve Çin-Rusya karşısında daha güçlü bir emperyalist odak olma için hazırlık yapan ve bu konuda belli mesafeler de alan ama son iki yıldır hiç de istemediği, yeterince hazır olmadığı bir türbülansa maruz kalan Almanya’yı, değişen dengeler ve koşullarla baş edebilmek, dezavantajlı olduğu yanlarını onarabilmek için hayli efor sarfetmesi gereken bir dönem bekliyor.
Uluslararası gelişmelerin bir gereği olarak işbaşına gelmeye aday büyük koalisyonun gündemi ve ev ödevleri de ağırlıkla dış politika ve uluslararası rekabette geri düşmeme ile ilgili olacak; ama ülke içinde de bununla doğrudan bağlantılı olarak ‚ulusal çıkarlar ve ulusal gelecek adına‘ emekçi halkın çalışma ve yaşam koşullarını derinden da etkileyecek bir iç politika eşlik edecek.
Kaynak: Yenihayat.de
- Manavgat’taki sel safari istasyonunu vurdu, onlarca ATV kayıp - 26/12/2024
- Isparta’da korkutan deprem! - 26/12/2024
- Memur ve emeklinin zam oranı ortaya çıktı - 26/12/2024