Oruç yoksulları hatırlatan ibadet
Oruç yoksulları hatırlatan ibadet
İnsanoğlunun, sahip olduğu maddi imkânların üzerine oturması ve ömrünü onu başkalarından kıskanıp koruyarak geçirmesi ilkel tabiatından gelen bir bencilliğidir. Oruçla yaşanan açlık ve susuzluk tecrübesi, varlıklı olanlara Allah’ın kendilerine verdiği nimetlerin ne kadar değerli olduğunu ve şükretmenin önemini hatırlatmaktadır. Diğer yandan oruç, yoksulluk içinde yaşayanlara yardım etmenin, Allah’ın verdiği nimetleri paylaşmanın ne büyük bir insânî sorumluluk olduğunu göstermektedir.
MUSTAFA ÇAĞRICI
Değerli okuyucular, şunu hiç düşündünüz mü: Dünyada varlık içinde doğan, varlık içinde yaşayan, varlık içinde ölen pek çok insan var. Ve bunlar –eğer oruç tutmuyorlarsa- yokluğun ve açlığın ne demek olduğunu, aç ve susuz insanların nasıl bir acı ve ıstırap hissettiklerini hayatları boyunca hiç bilemeyecek, anlamayacaklar; bu insanlık gerçeğini tecrübe edemeden bu dünyadan göçeceklerdir. Atalarımız boşuna dememiş, “Tok açın halinden anlamaz” diye…
İşte oruç, inanan her insana açlık tecrübesini gönüllü yaşatan ve yoksulların, açların ıstıraplarını hissettirip paylaşma duygusunu besleyen yüksek bir insanî ve ahlâkî erdemdir.
Oruç, hayatının her yıl bir ayını kendi iradesiyle açlığa ve susuzluğa katlanarak yaşayan zengin ile, belki bütün ömrünü ihtiyaçlar içinde geçiren yoksulları aynı açlıkta ve aynı duyguda buluşturmakta; varlıklı olanları yoksulların, çaresizlerin dünyasına taşımaktadır. Allahu a‘lem, orucun farz kılınmasının birinci mana ve hikmeti de budur. Çünkü bu sayede varlıklı bir Müslüman, oruç tutarken yoksulların yaşadığı zorlukları gönüllü olarak paylaşmakta, onları anlama fırsatı bulmaktadır.
Anladığımız kadarıyla ilâhî irade istemiş ki, oruç tutan varlıklıların ruh dünyalarında şefkat ve merhamet duyguları güçlensin, böylece oruç onları paylaşmaya yöneltsin. Bu duygu zenginliğini, bu paylaşma iradesini gönüllü olarak sağlamada en etkili ibadetin oruç olduğunda kuşku yoktur.
***
Elbette oruç öncelikle ibadettir; mümin kişi Allah buyurduğu için kendi iradesiyle bedeninin bazı taleplerine sınır koymaktadır. Ama İslâm’daki bütün ibadetler, hatta bütün buyruklar ve yasaklar gibi oruç da –dar anlamda ibadet olmasının yanında- çok yüksek bir insanî ve ahlâkî boyut, bir anlam, bir hedef de taşımaktadır.
İftar anını düşününüz: Oruç, iki lokma katıksız ekmeğin bile ona muhtaç olanlar için ne kadar değerli olduğunu bize anlatmaktadır. Oruçla yaşanan açlık ve susuzluk tecrübesi, varlıklı olanlara bir yandan Allah’ın kendilerine verdiği nimetlerin ne kadar değerli olduğunu ve o nimeti verene şükretmenin ne kadar yüksek bir görev olduğunu hatırlatmaktadır. Diğer yandan oruç, yoksulluk ve çaresizlik içinde yaşayanlara yardım etmenin, Allah’ın verdiği nimetleri onlarla paylaşmanın ne büyük bir insânî sorumluluk olduğunu göstermektedir.
Esasen bir kimsenin oruç sayesinde insanların açlık ve susuzluğuna ortak olması ve Allah’ın verdiği nimeti O’nun kullarıyla paylaşması da yine nimeti veren Allah’a şükürdür, hatta hakiki şükür budur; çünkü bütün kaynaklarımızda özetle “Hakiki şükür nimetin cinsinden olmalı” denir. Yani nasıl ki Allah sana verdiyse sen de başkasına ver: “Allah’ın size verdiği kendi malından siz de onlara veriniz” (Nur 24/33); “Allah sana ihsan ettiği gibi sen de (insanlara) ihsan et” (Kasas 28/77); “… İyi insan o kimselerdir ki, … sevdiği malını akrabalarıyla, yetimlerle, yoksullarla… paylaşır. İşte hakiki müminler bunlardır; takva sahibi müminler bunlardır” (Bakara 2/177).
***
Sık sık tekrar ettiğim gibi insanoğlunun, sahip olduğu maddi imkânların üzerine oturması ve bütün ömrünü onu başkalarından kıskanıp koruyarak geçirmesi, insanoğlunun ilkel tabiatından gelen bir bencilliğidir. Bütün dinlerin ve ahlâk sistemlerinin en çok uğraştığı sorunlardan biri insanın bu bencilliğini ve maddeperestliğini törpülemek olmuştur.
Yüce Kur’an’da şeyle buyrulur: “Altını gümüşü (parayı) biriktirip Allah yolunda infak etmeyenlere elem verici bir azabı müjdele! … (Onlara şöyle denilecek:) İşte yalnız nefsiniz için biriktirip durduğunuz şeyler!.. Tadın şimdi biriktirdiklerinizin cezasını!”
KAYNAK: KARAR GAZETESİ