2025’te risk ve fırsat bir arada

2025’te risk ve fırsat bir arada

Son yıllarda anti-damping uygulamaları ile zor süreçlerden geçen demir-çelik sektörü, buna rağmen 2024 yılını büyümeyle kapatıyor. Deprem ve yurt dışı talebindeki daralma gibi nedenlerle 2023 yılında küçülen sektör, bu yıl ise henüz 10 ayda 31 milyon tonluk üretim ve 11 milyon tonu aşan bir ihracatla geçen yılı geride bıraktı. Bu yılı 37 milyon ton üretimle kapatması beklenen sektörde, 2025 yılı için yapılan öngörüler ise belirsizliğe işaret ediyor.

Ekonomist Dergisi 22 Aralık-4 Ocak tarihli sayıdan

SURİYE İÇİN KAYNAK TAHSİSİ KOLAY OLMAYACAK

İlk başkanlık döneminde ticarette vergi duvarlarını yükselten Trump’ın ikinci döneminde atacağı adımlar merakla bekleniyor. Öte yandan Suriye’de henüz siyasi istikrarın tesis edilememesi ülkede yeniden inşa sürecine dair beklentileri de etkiliyor.

VEYSEL YAYAN / TÇÜD

Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) verilerine göre, sektörün 2025 yılında 42 milyon ton üretim, 17 milyon ton da ihracata imza atması bekleniyor. Fakat Türkiye Çelik Üreticileri Derneği (TÇÜD) Genel Sekreteri Veysel Yayan, küresel anlamda iki önemli olaya işaret ediyor. Trump’ın yeniden seçilmesinde, küresel ticaret üzerinde ciddi etkilere sebep olması beklendiğini aktaran Yayan, ithalata yönelik yüksek vergiler getirme politikasının, küresel anlamda yeni bir korumacılık savaşını tetiklemesinden, bunun da dünya ticaretinde belirgin bir daralma yaratmasından endişe duyulduğunu söylüyor. Diğer taraftan, ABD’nin Meksika, Brezilya ve Japonya’dan ithal edilen çeliğe yönelik yüzde 25’lik vergi muafiyetinin kaldırılmasının ise Türkiye için bir avantaj oluşturabileceğine işaret eden Yayan, “Suriye’de tarihi gelişmelerin yaşandığı, siyasi istikrarın henüz tesis edilemediği bir durum söz konusu. Suriye’nin yeniden inşasında, hiç şüphesiz ülkemizin aktif sorumluluk üstleneceği değerlendiriliyor” diyor. Ancak 2023 yılında iki ülkenin son derece ağır şartlarda yaşadığı deprem felaketi sonrasında, altyapı ve onarım faaliyetleri için ciddi finansman desteği sağlamayı taahhüt eden bazı ülke ve kuruluşların söz konusu taahhütlerini yerine getirmediklerini hatırlatan Yayan, “Benzer şekilde Türkiye’nin geçmişte yaşadığı mülteci krizi gibi konularda yalnız bırakıldığı dikkate alındığında, Suriye’nin imarı için kısa süre içerisinde ciddi bir kaynak tahsisi yapılmasının kolay olmayacağı değerlendiriliyor” diye konuşuyor.

AVRUPA’DA TALEP DARALMASI

Son yıllarda dünyada çelik talebinde ciddi bir düşüş yaşanıyor. Dünya Çelik Birliği bu yıl için çelik sektöründe yüzde 0,9’luk bir daralma öngörüyordu ama yılın 10 ayına bakıldığında aslında durumun daha da kötü olduğu görüldü ve yıl sonu için yüzde 1,6 civarında bir daralmanın söz konusu olduğu açıklandı. Bu daralmanın nedenlerinden biri korumacılık adımları olurken, önemli bir diğer etken ise özellikle Çin ekonomisindeki yavaşlama oldu. Gayrimenkul piyasasıyla tetiklenen Çin’deki çelik tüketiminin düşmesiyle ihracatta agresif bir moda geçmeleri Türk çelik ihracatını da zorluyor. Çin tarihsel olarak bakıldığında aylık 5-6 milyon ton civarında çelik ihraç ederken son dönemde bu rakam 12 milyon tonlara geldi. Çin’in bu kadar baskın bir şekilde ihracat yapması hem bütün diğer ihracat yapan ülkeler üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor hem de fiyat ve satış açısından pazarları zorluyor. Diğer yandan ihracatta yüzde 40 ile en büyük paya sahip olan Avrupa’da talep yüzde 30’ların altına geriledi. Oradaki talebin daralması da Türkiye çelik ihracatını negatif etkiliyor.

ABD PAZARINDA FIRSAT

Bu negatif etkilerin yanı sıra ikinci Trump döneminde muafiyetlerin kaldırılması beklentisine işaret eden sektör temsilcileri, ABD’nin Avrupa ile yaptığı ticarette verdiği 300 milyar dolarlık açığın kabul edilebilir olmadığından hareketle muafiyetlerin kaldırılması durumunda herkesin yüzde 25’e tabi olmasıyla Türkiye’nin yeniden o eşitlik içerisinde fırsat yakalayabileceğini anlatıyor.

Son üç yıldır yaşanan ekonomik ve politik belirsizliklerin sektörde büyümeyi etkilediğine işaret eden Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Aslan, Türkiye’de iki yıldır devam eden para politikasında sıkılaşmanın yavaş yavaş etkisini göstermeye başladığını aktarıyor. Aslan, “Bu önümüzdeki yıla olumlu yansıyabilir ama hem Ukrayna hem İsrail-Filistin hem de şimdi Suriye meselelerinin bizim bölgedeki ekonomileri nasıl etkileyeceğini bilemiyoruz. Bunu ancak yaşayarak göreceğiz. Buna bağlı olarak Türk çelik sektörümüzün gelecek yılda bu yıla benzer bir performans sergileyeceğini düşünüyoruz” diyor.

ÇETİN TECDELİOĞLU / İDDMİB

İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Tecdelioğlu ise 2025 yılında Türkiye’nin jeopolitik konumunun avantajıyla rekabetçiliği koruyacaklarını belirtiyor. Tecdelioğlu, “En büyük ihracat pazarımız olan Avrupa’ya olan yakınlığın yanı sıra kaliteli üretimi ve hızlı teslimat yapma becerisini ön plana çıkararak, global markalar için cazibe merkezi haline gelebileceğimize inanıyorum” şeklinde konuşuyor.

ADNAN ASLAN / ÇİB BAŞKANI

“Düşük emisyonlu ihracatta avantajlıyız”
“2026’nın başından itibaren Avrupa’da Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması devreye alınacak. Bu Türkiye açısından avantaj gibi görünüyor. Zira Avrupa’ya ihracat yapan rakiplerimize baktığımızda bizim ciddi anlamda emisyon açısından büyük bir avantajımız var. Çok daha düşük emisyonda çelik üretiyoruz. Bu da tabii rekabette Türkiye’yi ön plana çıkaracak hususlardan biri olur diye tahmin ediyoruz. Eğer Avrupa’da faiz indirimleri devam ederse bunun tüketime de belli katkısı olur. Bu da 2025 yılında bizim için bir pozitif yansıma yaratabilir.”

  

 Kaynak: ekonomist.com.trRead More

Diyar21Haber
Kandilli son depremler listesi için TIKLAYIN
AFAD son depremler listesi için TIKLAYIN
DEPREM iLE iLGiLi HABERLER

CANLI SKOR